MEHMET GÜL ARKADAŞIN MEKTUBU

Önderlik yoluna bağlılık, o yolun sevilen bir yoldaşı olmaktır

Başkanım

1971 yılında Ergani’de orta halli bir ailenin çocuğu olarak doğdum. Dünyaya gözümü açtığım ortamda, Kürtlüğün kılcal damarlarına kadar sindirildiği, 12 Eylül faşizminin kol gezdiği, faşizmin toplumumuzu silindir gibi ezip geçtiği, yozlaşmış bir yaşam gerçekliğiyle karşılaştım ve bu yaşam beni de iliklerime kadar yabancılaştırmış, damarlarımdaki kanı bile bozacak hale getirmişti. Kürtlüğe ait ne varsa, kendimi bu değerlere karşı uzak tutuyordum. Ancak bir yandan düzenin “beşeri zaafları,” diğer yandan ailenin ve toplumun feodal kabalığı beni bunaltarak bir arayış içerisine soktu. Ailemin ve çevremin fazla olmasa da yurtseverlik duyguları beni mücadeleyle yakınlaştırdı. Kendimi tanımaya başladığım zaman ağzımdan çıkan ilk söz; “ben Kürdüm” oldu. Ama bu duygusal bir tarzdaydı.
Başkanım
Ben Özgürlük hareketi öğretisiyle halkımızın serhildanlara kalktığı ’90’lı yıllarda yurtseverlik düzeyinde tanıştım. Okul çevresinde tanıştığım bir grup arkadaşla ’93 yılında özgürlük saflarına ilk adımımı attım. O zaman Kürdistan’la, halkımla, o güzelim dağlarımızla tanıştığımda elimi sıkan arkadaş, “Ülkene hoş geldin” demişti. Bu söz beni çok derinden etkilemişti. Gerçek yaşamı ben PKK’nin güzellik denizi içinde buldum. Ancak çıkan bazı sorunlardan dolayı size, kızıl ateş şehitlerimize ve değerli halkımıza ihanet ederek saflardan kaçtım.
Bu ilk hamlede başarılı olamadım. Ancak düşmana karşı belli bir zayıflığım olduysa da, irademi asla satmadım ve teslim olmadım. Buna rağmen kendimi insanlığın tüm değerleri önünde suçlu görüyorum…
Başkanım
Beş yıldır cezaevi ortamındayım. Ruhsal, duygusal ve düşünsel olarak zindan alanında birçok şeyi yaşadığımı belirtebilirim. Erzurum vahşetinin ardından, Mazlumların diyarı Amed’i gördüm. Mazlum, Dörtler, Kemal, Hayri, Akif ve Ali yoldaşların kendilerini ulusal-sınıfsal onur adına, yaşamı ve kendi iradelerini koruma adına katık ettikleri hücreleri gördüm. Hele Mazlum yoldaşın o sararmış gömleğini görünce; O’nu karşımda görüyor gibi oluyordum. Ve her gün bir kere gidip o gömleğe bakıp duruyordum. Zindanda ideolojik, politik alanda yeteri düzeyde olmasa da Mazlum, Kemal ve Hayri yoldaşların yaşam ve mücadele çizgisine kendimi ulaştırmak istiyordum. Dışarıda, ülkede gelişen devrimci savaş gerçekliği önderliği, Apocu ruhu, vuruş tarzının etkisini zindanlara da yansıtıyordu.
Başkanım
Emperyalizm, özel savaş güçleri ve Ortadoğu sahasında bulunan bütün gerici güçler sizden çok korkmuşlardı. Kürdistan’da doğan Ekim Devrimi, bölgenin dengelerini derinden sarsmakta, devrimi çok yakınlaştırmakta ve an meselesi haline getirmektedir. Kürdistan’da yaratılan “yeni insan”, kendisiyle birlikte Kürdistan’ı yeniden yaratıyor. Buna tahammül edemeyen bu cani ve illet sürüsü, bilfiil insanlığı Kürdistan ve bölge halklarımız şahsında sizlere yönelik yaptıkları suikastla bitirmek istiyorlar. Bu mücadelenin çıkışından; yani ’70’lerden günümüze kadar devam etmiştir.
Gerilla, bugün artık bitirilemez bir güç haline gelmiş ve bu illet sürüsünün enselerinin altında, sizin anıtkabirin altında karargahınızı kurduğunuz gibi, karargahlarını kurmuştur. Türkiye’yi Kürdistan Devrimi’yle bütünleştiren bir köprü olmuştur gerilla. Her gün biraz daha bataklığa batan TC özel savaş rejimi, sıkıştıkça habire saldırganlaşmaktadır. Bunun sonucu olarak ’96 yılında yapılan suikast, bunun en açık belirtisidir. Bu suikast emperyalist patentli olduğu gibi 8-9 Ekim 1998 tarihinde gelişen komplo eylemi de yine öyledir. TC-NATO-Israil bu suikast ve komploların planlandığı merkezlerdir. Mücadelenin devrimsel gelişimini kabul etmeyen bu şer güçleri, aynı zamanda tarihte en fazla insan kanını emen halk düşmanı rejimlerdir. Partimiz PKK, her zaman enternasyonalist, barışçı ve halkların temel haklarına değer veren bir hareket olarak herkese kendisini tanıştırmıştır. Ve dünya alem de bunu böyle bilmektedir.
1 Eylül Dünya Barış Günü, bunun en belirgin ispatıdır. Ateşkes ilan edilmiş ve kimin barıştan, kardeşlikten yana olduğu açıkça ortaya konmuştur. Ama uzatılan bu zeytin dalına karşılık, özel savaş saldırılarını daha da hızlandırdı. Israil ve ABD’de yapılan görüşmeler ve ardından gelen tehdit naraları ve sizin şahsınıza uzanan eli kanlı yüzlerin pratik aşamasıdır. ’96 sürecini şimdi yeniden hatırlattılar ve sizin şahsınızda Kürt halkını yeniden soykırımdan geçirmek amacındadırlar. Size yapılan saldırı; insanlığa, barışa, dostluğa ve ulusal kurtuluş hareketlerine yapılan saldırıdır.
Dolayısıyla gerçekleştireceğim bu eylemle TC’ye, Türkiye halklarına uzanan barış elinin arkasında komplo teorileri kurup, ateşkese bu şekilde cevap vermelerini kendimi yakarak protesto ediyorum. Sizlere, halkımıza ve insanlığa uzanan füzeler bugün emperyalizmin, TC ve gerici güçlerin bataklığında patlayacak ve onlar bu bataklıkta kuruyacaklardır.


Warning: Undefined variable $meta_text in /home/abdullahocalan/public_html/wp-content/themes/xwe/content-single.php on line 53