(Parti Önderliği’nin İtalya Yeniden Yapılanma Komünist Partisi ile Yaptığı Röportaj)
Sayın Başkan, PKK 1 Eylül 1998’den itibaren tek taraflı bir ateşkes uyguluyor. Bu ateşkes uygulamasına tepkiler ne oldu? Ve uluslararası kamuoyundan beklentileriniz nelerdir?
P.Ö: Barış değerli bir kavramdır. Zaten savaşlar da bir anlamda, özellikle ezilenler açısından daha hakkanniyete uygun, şerefli bir barışa ulaşmak için başvurulan, önemli bir araçtır. Savaş, kendi içinde bir amaç olarak değerlendirilemez. Anlamlı bir barış için, bedeli çok ağır da olsa, başvurulması gereken önemli bir araçtır. Bu çerçevede, dünya halklarının, uluslarının tarihinde önemli bir anlamı, ve gerçekten barış tarihinde de önemli bir yeri olan 1 Eylül günü; adil ve anlamlı bir barışa olan bağlılığımızı göstermek, Türkiye’nin içte ve dışta ağırlaşan bunalımlarına barışçıl bir koşul altında çözüm imkanlarını bulmak ve başta Kürt sorunu olmak üzere, diğer birçok temel soruna siyasi bir çözüm getirme imkanını denemek ve bir de daha somut olarak, dolaylı yoldan karşı tarafın böyle bir niyetinin varolup olmadığınıanlamak için, bu açıklamada bulunmayı uygun gördük. Şüphesiz bunun geçerlilik kazanmasında, uluslararası topluluk çok önemli bir rol oynuyor. KürtTürk barışı, gerçekten Ortadoğu Barışı’nın özü olduğu gibi; Ortadoğu barışı da, bölgenin, hatta dünyanın en temel barışıdır. Ortadoğu’daki barış, bir yerde dünya barışıdır. Yüzyıllardan beri, hakimiyet peşinde koşan Türk egemen sınıfının tüm halklara dayattığı zorba rejim eğer durdurulabilinirse, egemenler barışa zorlanırsa, bundan tüm insanlık kazanır. Şüphesiz, katliam sürecinde olan Kürt halkı da, ilk defa normal bir insani, ulusal, demokratik gelişme yoluna girer. Dolayısıyla, uluslararası topluluk; dünya barışı için de önemli olan bu sorunda, haksız ve neredeyse mafya yöntemlerini de aratmayacak bir biçimde kirli yöntemlerle yürütülen bu savaşı durdurma konusunda, ağırlığını koymalıdır. En az II. Dünya Savaşı sonrası kadar önemli olan böylesine bir barış için, gücünü kullanmalıdır. Bu yönlü bir barış, büyük önemine rağmen, az anlaşılmıştır. İyi açıklamak gerekiyor. Bölge ve dünya barışının, hatta Avrupa’daki birçok sorunun kaynağında yer alan bu sorunu çözmenin, herkese çok şey kazandıracağını bunaTürkiye de dahildir göstermenin ve gerçekten barış atağına geçmenin, tam zamanıdır. Ertelenmemelidir ve gerçek pratik adımlar atılmalıdır.
Özellikle İtalya halkının barışa duyarlılığını biliyoruz. Ve yürüttükleri büyük mücadeleleri de vardır. Yeniden Yapılanma Komünist Partisi’nin de bu konuda yerine getireceği çok önemli görevler vardır. Kürt halkının mücadelesine karşı kapsamlı bir dostluk hareketi gelişmektedir. Bunu, bir somut desteğe dönüştürmenin tam zamanıdır. Bu duyarlılık, bu anlamda pratik bir maddi güç haline geldiğinde, Avrupa’da da sürükleyici bir rol oynanabilinir. Bunu bekliyoruz. Başarmadıkça, kirli savaşın peşini bırakmamak gerekiyor. Kürt halkının mücadelesinin de gerçekten ilkçağdaki Hıristiyan Hareketi kadar değerli bir barış hareketi, Ortadoğu’daki tüm kültürler, dinler için de özgürlük, ezilen tüm halklar için de bir umut olduğunu kesin gözönüne getirmek gerekiyor. Mücadelemiz, kendi asli mücadeleniz olarak değerlendirilmeli ve yerini bu temelde almalı; günümüzün en yakıcı, insani, uluslararası sosyalist dayanışmasının bir örneği olarak da, değeri çok iyi bilinmelidir.
Türkiye, yargılanması gereken bir ülkeyken, NATO içindeki konumu nedeniyle Avrupa ve ABD’nin sınırsız desteğine sahip. Yine, NATO’nun politikasının bir sonucu olarak Türkiye, İsrail ile işbirliği içine girmiştir. Bunun yanında devam eden bir Ortadoğu süreci var. Bu durumda Kürt sorununun, Ortadoğu barış sürecine dahil olması gerekmiyor mu?
P.Ö: Şüphesiz, Ortadoğu barışının temelinde Kürt sorunu yatmaktadır. Hatta şimdiden, İsrailFilistinArap sorunu, aslında bu soruna bağlanmış durumdadır. Dolayısıyla, sadece, İsrail’in Araplar’la olan sorununu barış sorunu olarak ortaya koymak, büyük bir eksikliktir. Kaldı ki Türkiye, İsrail ile önemli bir ittifak gerçekleştirerek, Ortadoğu’daki dengeleri zorlamaya çalışıyor. Şüphesiz bunun arkasında ABD ve NATO, dolayısıyla Avrupa da vardır. Fakat nereye sürüklendiklerini, nasıl bir barış karşıtı duruma geldiklerini bilmeleri gerekir. Özellikle Avrupa’nın, Türkiyeİsrail ittifakının Kürtler açısından yolaçtığı tehlikeyi çok iyi bilerek kendi rolünü biraz yargılaması, sorgulaması gerekiyor. Ortadoğu barışının, Kürt barışı olmadan gerçekleştirilemeyeceğini, hele hele Türkiye’nin dayattığı kirli savaşın önüne geçmedikçe Ortadoğu’da asla barışın, istikrarın olamayacağını bilerek; Kürt barışı, Ortadoğu barış sürecinin kapsamına kesinlikle dahil edilmelidir. Bu dahil edilmedikçe, barış adı altında yürütülen çalışmaların boş olduğunu bilmek gerekiyor. Hele hele Türkİsrail ittifakını sınırsız destekleyerek, NATO’nun güvencesine bağlayarak; Ortadoğu’da barış değil, savaş süreci gelişir. Bloklaşma gelişir ve bu temelde adeta yeni bir soğuk savaş ortaya çıkar. Yeni bir bloklaşma dünyayı ikiye böler ve şimdiden başlayan bu süreç, yaygınlaşarak devam eder. NATO, Türkiyeİsrail ilişkilerine böyle destek oldukça, ABD bunu himaye ettikçe, gelişecek olan barış değil, savaştır. Bunun ipuçları zaten şimdiden ortadadır. Dolayısıyla, Avrupa’nın bu konuda oldukça gerçekçi davranması gerekiyor. Bu ittifakın hem Filistinliler, hem de Kürtler için teşkil ettiği tehlikeyi bilerek, barışa daha yakın bir programı devreye sokarak, bu tehlikeli tırmanışı durdurması gerekiyor. Ama tekrar vurgulayalım; Kürt sorunu konusunda adil bir çözüm başlatılmadıkça, Filistin sorunu etrafındaki gerginliklerden çok daha fazla bir gerginlik, belki de 21. yy’ın en temel sorunu olarak tüm bölgeyi etkilemeye devam edecektir. Bunun önüne geçmek mümkündür. Fakat, Kürt sorununa adil ve gerçekten tüm bölge halklarının çıkarına uygun bir çözüm geliştirilirse, bu böyledir.
Reel sosyalizmin çöküşünden sonra ve kapitalizmin küreselleşmesiyle birlikte, devrimcimarksist güçlerin bu süreçte oynaması gereken rol, büyük önem kazanmaktadır. PKK’nin buna bakışı nedir?
P.Ö: Reel sosyalizmin çöküşü ve kapitalizmin küreselleşme sürecine girmesi devrimci marksist güçlerin rollerini, yeniden gözden geçirme temelinde önemli kılmaktadır. Ayrıca devrimci bir enternasyonal için yavaş yavaş bir tartışmanın başlatılması, önce ilkesel, programsal düzeyde, giderek pratik dayanışma düzeyinde bir çabanın sergilenmesi, ertelenemez. Ve bu durumda, Partimiz’in devrimci bir parti ve devrimci sa vaşın en güçlü adaylarından birisi olması, bu sürece büyük bir ivme kazandırır. Unutmayalım ki PKK, Dünya emperyalizminin ve gericiliğinin günümüzde en çok savaştığı bir harekettir. Ve PKK, bu saldırıya karşı direnebildi. Tam tersine, gittikçe başarılı da olabildi. Bu yeni dönem, devrimci sosyalizmin de nasıl olması, nasıl bir partiyle temsil edilmesi gerektiğine ilişkin sağlam bir örnektir. Yani PKK, bu anlamda tam bir enternasyonal örnek olarak da görülmelidir. Dar bir ulusal kurtuluş partisi değildir. Eğer yenilenmiş bir sosyalizm anlayışı, daha doğrusu döneme cevap veren bir ideolojik bakış açısı olmasaydı, PKK böyle gelişemezdi.
Biz reel sosyalizmin de alternatifi olduğumuza inanıyoruz. Yine, kapitalizmin küreselleşmesine karşı, devrimci enternasyonalizmin seçkin bir temsilcisi olmaya aday olduğumuzu da belirtiyoruz. Ve Parti içerisinde bunun gerçek bir sınıf mücadelesini yürütüyoruz. Belki dışarıdan anlaşılmayabilinir; ama hem yaklaşım, hem içerik olarak sosyalizmi, bireyden tutalım, Parti’ye kadar gerçekleştiriyoruz, giderek bir ön model olarak denemesini güçlü bir biçimde ispatlıyoruz. Biz bu konuda örnek bir parti olduğumuza inanıyoruz. Yani salt dar bir siyasal parti değil, burada sadece siyasal çizgisinin doğruluğundan bahsetmiyoruz tam tersine bir kapsamlı toplumsal proje olarak kendi içinde sosyalist insanı yaratan ve bunun doğru mücadele tarzını veren, örnek bir parti olduğumuza inanıyoruz. Dolayısıyla, böyle bir dayanışmada rolümüzün epey öğretici olacağına inanıyoruz. Ve eksik olan devrimci dayanışmanın, bu süreçte özellikle İtalya’nın komünizmde kendini yenilemek için gösterdiği sürekli çabaları taktir ederek karşılıklı ilişkilerin gelişmesinin önemini de bu vesileyle vurgulamak gerekiyor. Böyle bir ilişki, hızla bir ön enternasyonal çalışmaya yol açabilmelidir. Avrupa’nın birçok irili ufaklı devrimci sosyalist güçleri, bir girişim komitesi ile yeni dönem enternasyonalizmine ilişkin adım atabilirler. Ve biz de buna varız. Buna oldukça da katkıda bulunacağımıza inanıyoruz. Çünkü Kürdistan’daki devrimci halk, ilerici insanlığın da bir umududur. İçinde cinssınıf mücadelesine yönelik getirdiği yenilik, yine kapitalist küreselleşmeye karşı ilerici insanlığın küreselleşmesine gösterdiği ilgi, doğa tahribatına karşı teşkil ettiği alternatif, insanlık kültürüne gösterdiği bağlılık vardır. Kısaca, Mezopotamya insanlığın beşiği olarak değerlendirilir. Burada ölen insanlığın mezarından adeta yeniden diriltilmesi, insanlığın ortaya çıkarılması, bizim yeni dönem sosyalizminde de önemli bir rol oynayacağımızı gösteriyor. Bunu paylaşmayı coşkuyla karşılıyoruz. Tüm dostlarımızın, bunu böyle bilerek, daha da güvenli adımlar atmasını bekliyoruz.
Kürt halkı içinde gerçekleşmeyen birlik, bir zayıflık olarak görülmektedir. PKK’nin, Kürt ulusal birliğine bakışı nedir? Kürt partilerinin birbirleri arasındaki ilişkiler günümüzde nasıldır? Ayrıca, PKK’nin Irak Kürtleri ile ilişkileri nasıldır?
P.Ö: Tepede Kürt örgütleriyle her ne kadar birlik oluşmadıysa da, tabanda, yani Kürt halkının ulusal demokratik birliğinde, çok büyük bir gelişmeyi Partimiz yarattı. Ve bu anlamda, birlik aslında önemli oranda gerçekleştirilmiştir. Eksik olan; çok sınırlı güçleri olan, ciddi bir askeri gücü olmayan, siyasi gücü de sınırlı olan bazı örgütlerin, ulusal birliğe, özellikle Ulusal Kongre temelinde bir birliğe davet edilmesidir. Bu konuda da, güven yoksunluğu nedeniyle bu küçük gruplar bir türlü gelemiyorlar. Böyle bir sorunu, önümüzdeki süreçte Ulusal Kongre temelinde çözeceğimize inanıyoruz. Böyle bir çalışmamız var. Hazırlık komitesi oluşmuştur. Kongre’yi de bu sene gerçekleştirmeye çalışacağız. Bu, Kürt ulusal birliğinde önemli bir adım olacaktır. Kuzey Irak’la ilişkilerimiz şüphesiz basit değildir. Şu anda bir çatışma da var KDP ile. Bu, sanıldığı gibi, Kürtler arası bir çatışma değil; Türkiyeİsrail ittifakının bazı Kürt işbirlikçilerini kendilerine bağlayarak, bizi canevinden vurmayı hedeflemeleri, yani dıştan dayatılan bir savaş sözkonusu. Bizim buradaki durumumuz; tam ulusal savunma ve direniş konumudur. Savaş bize dıştan dayatıldı. Ve bu, bir Kürt çatışması değil. Türkiye’nin tahrik ettiği ve yüzyıllardan beri olduğu gibi, Kürtler üzerindeki bölyönet politikasının bir sonucudur. Bu nedenle KDP ile, daha doğrusu bazı işbirlikçi aile ilişkileriyle bunlar bize dayatılıyor.
Umarım bunu da en yakında sona erdiririz. Biz burada iç çatışmalardan çok zarar görüyoruz, fakat sorun, Kürt ulusal direnişini tasfiye etme ve dolayısıyla bizim açımızdan da buna karşı direnme sorunu olduğu için, çok dikkatli olmak gerektiğini ve bu tasfiyeye fırsat vermemek gerektiğini bilerek, bir direniş gösteriyoruz. Bu, kesinlikle Kürtler arası bir çatışma olarak görülmemelidir. Ama gösterdiğimiz direniş sonuç vermiştir. Kürt işbirlikçiliğinin, ihanetinin sınırları oldukça daraltılmıştır. Ve Türkiye, bu adımında da fazla başarılı olamamıştır.
Yakında bir ateşkes sürecinin Güney’de de yürüyeceğini öngörmekteyiz. Buna yönelik olarak, ulusal birliğin, ulusal direnişin zayıf düşmemesi koşuluyla tedbirler alarak, böyle bir ateşkesin de gerçekleştirileceği kanısındayız. Eğer bu da sağlanırsa, Kürdistan çapında birlik adımları daha da ileri bir düzeye taşırılabilinir. Unutmamak gerekir ki; bu birliğin gerçekleşmemesinin temelinde uluslararası çelişkiler olduğu kadar, bölgesel çelişkilerin bölge devletleri tarafından bölyönet temelinde kullanılması da rol oynuyor. Bir de Kürt işbirlikçi sınıflarının, tarihi, güçlü bir tabaka olmasından ileri geliyor. Yine unutmamak gerekir ki; haini en bol olan bir halktır. Bunun yanında ulusal direniş yanları zayıf bir halktır. Bu nedenle bu sorun, ağır bir sorundur. Ama çözüm şansı da her zamankinden daha fazla artmaktadır. Sanıyorum önümüzdeki süreç, Kürt ulusal birliğinde gerçekten tarihi bir süreç olarak gelişecektir. Bize gösterdiğiniz yakınlıktan ve yaptığınız ziyaretten büyük mutluluk diyoruz. Bu vesileyle bir kez daha teşekkür ediyoruz, sağlık ve başarılar diliyoruz.
Parti Önderliği