16 Ocak 2002 Tarihli Görüşme Notu

EN GÜZEL, EN RENKLİ DÜNYAYI VE BARIŞI KADIN YARATACAKTIR

Hoş geldiniz! Sizi tanıyalım.
(Yeni gelen avukat Halfeti’nin Aktaş köyünden olduğunu söyledi.)
Köyünüze sık sık uğruyordum. Fırsatınız düşerse biraz oradan bilgi alırsınız. Sık sık oraya gitmeniz iyi olur. Halfeti için biz çok şey yaptık. Son savunmamda da bunu biraz tarihi boyutuyla açtım. Kendiniz de avukatsınız. Avukat olmak iyidir, ama kendi halkınız adına avukat olmanız gerekir. Birçok avukat var, Diyarbakır Barosu var, ama kendi halkları için iki kelime söyleyemiyorlar. Durum içler acısı. Bir hukukçu olmanın büyük bir önem taşıdığını belirtmek istiyorum. Gerçek hukuku kendimize uyarlamalıyız. Hukukun egemenliği yarı yarıya sorunları çözebilir. Demokratik hukuka ulaşmanız ve kurmanız gerekir. Türkiye’de şimdi hukuk değil, guguk var. Cumhurbaşkanı’nın bu konudaki zorlaması da bundan kaynaklanıyor, bir hukuk-siyaset gerginliği yaşanıyor. Türkiye’de çözüm böyle gelişir. İnsanımıza, halkımıza hukuku ulaştırmak gerekir.
Bugün Avrupa’nın güçlü olmasının temelinde hukuku devlete egemen kılması vardır, yoksa bilim ve teknik değil. Demokrasinin gelişmesi de hukuku doğru kavramak ve onu uygulamakla kesin bağlantılıdır. Hukuku küçümsemeyin. Hukukçular yaşamlarını doğru hukuk bilincine çevirip uyarlayabilselerdi bu, politikaya yansıtılırdı. Ama mesleklerini sevmiyorlar. Ben bu sonuçlara çok ağır tecrübelerle ulaştım. Ben de hukuka girmiştim, ama daha sonra Siyasal Bilgileri tercih ettim. O zaman ben de okuyup mezun olsaydım, belki sizin gibi ya da sizden daha geri olurdum, sıradanlaşırdım. Sizin sahsınızda bu vesileyle kısa bir mesaj veriyorum.
Gelişinizi ve tüm hukukçu arkadaşları bu temelde selamlıyorum.
(Sağlığınız nasıl?)
Fiziki olarak ciddi bir sorunum yok. Ecevit’in dediği gibi: “Türkiye’nin durumu ne kadar iyiyse ben de o kadar iyiyim” diyordu. Ben de halkımızın durumu, özgürlük ve onur anlamında ne kadar olumluysa, iyiyse, ben de o kadar iyi olurum. Benden bunun dışında başka bir cevap beklemeyin.
Kısaca aktaracaklarınızı alayım.
(Güney’e mevcut gücünün dışında iki bin Türk askeri gücünün girdiği aktarıldı.)
Türkiye olası gelişmelere karşı tedbir alıyor. MGK de bu anlamda bir açıklama yaptı, “biz istesek de istemesek de işin içindeyiz” diyor. Devlet kurulmasına kesin karşı olduklarını belirtiyorlar.
(HADEP’in kapatılması davasında 30 Ocakta son sözlü savunma yapacağı aktarıldı.)
Kapatılabilir. Genel siyasetle bağlantılıdır. Buna ilişkin mesaj vereceğim.
Taner AKÇAM’ın yazısını okudum. Konuşturulması tesadüf değildir. Kesin önemlidir. Onu neden şimdi konuşturuyorlar? Bizim birlik arayışlarımıza yönelik bir şeydir. HADEP’i kapatma olabilir, ama çok değerli demokratik halk birikimi doğmuştur. Bunu nasıl değerlendireceklerini bilmiyorlar. Ben çok uyardım. Bunlar önemli şeylerdir. Taner Akçam, “kurtardığım” dediği kişileri aslında kendisi öldürttü, ağır tahribatlar yarattı. Bir MHP kadar ölülerine sahip çıkabilirdi. O insanları kendileri öldürttü. Bu insanın kişiliği, kimliği şaibelidir. PKK üzerinde de tahribatı çok olmuştur. Taner ileride kullanılacak. Güney’de olağanüstü bir gelişme var mı?
(Bir çatışma durumu yok. M. Karayılan’a yönelik suikast girişimi sonrası yeni bir olumsuz gelişme yok.)
O durum nasıl olmuş?
(Türk istihbaratının yerel istihbaratla birlikte düzenlediği ifade edildi, ancak kendisine herhangi bir şey olmamış.)
Herhalde bizim Harun gibi mi yapmak istemişler. Yerel güçlerin rolü olmuş olabilir. Arkadaşların orada kendilerine çok dikkat etmeleri gerekir. Arabaya falan binmesinler. Onlara karşı teknik kullanılabilir. Mayın patlatılır, ABD gibi izlenir, izlenir, birden vurulurlar, durum açık değil. Sen henüz tarafsın. Ateşkes olabilir, ama barış henüz yok. Sadece gayri resmi bir ateşkes durumu söz konusu. Barzani, Talabani intikam için bir kaşık suda bile onları boğmak ister. Kelle avcılarıdır onlar. Orada Afganistan’dan daha kötü bir durum var. Herhalde bunları biliyorlar.
Bugün radyoda dinledim, Silvan’da iki kişiyi vurmuşlar. Silvan’da daha önce de böyle bir olay olmuştu. Bunlar kime bağlı güçler? Provokasyon mu yapılmak isteniyor? Bunlar yeni süreci anlamış değiller. Dağda varlar mı?
(Sınırlı da olsa bazı güçler var.)
Nerelerde varlar? Sayıları herhalde fazla değil. Botan, Amed ve Dersim’de az da olsa varlar. Bunların niteliğini öğrenseydim bazı şeyler söylerdim. Bunlar dağdan mı geliyorlar? Hala anlamış değilim.
Barzani ve Talabani’yle diyalog durumları var mı?
(Bu konudaki gelişmeleri bilmiyoruz.)
Türkiye bunların sözde devlet olmalarına izin vermeyecek. Hazırlıkları bizden ziyade onlara karşıdır. Türkiye ile KDP’nin stratejileri çatışabilir, gerginlik gelişebilir. Bizimkilerin araziye yayılma durumları nasıl, büyük bir alanı kapsıyor mu? Daha çok nerede konumlanıyorlar?
(Araziye genişliğine ve derinliğine yayılma durumu var.)
Güney’de üçüncü bir güç gibi midirler? Araziye yayılma oranları nasıl?
(Kırsal anlamında daha fazladır.)
Kırsaldaki halka dayanıyorlardır. Katılım nasıl, devam ediyor mu? Yaygın mıdır?
(Katılımlar devam ediyor.)
Daha çok nerelerden katılım oluyor? Sayıları on binden az değildir herhalde?
(Doğrudur.)
2001 yılının bilançosunu çıkardılar mı? Kaçmalar çok az galiba? Bilançoyu verebilirlerdi. Devlet bunları biliyor, çekinmelerine gerek yok.
(Osman Öcalan’ın yıl değerlendirmesi özetle aktarıldı.)
Suriye, Irak ve İran’a yönelik doğru bir partileşmeye gidebilirler. Suriye’de demokrasiye hizmet eden bir parti kurulabilir. Bu bir mülteci örgütlenmesi gibi değildir. Demokratik siyasal merkez demiştim. İyi bir aydınlık ve çekim merkezi haline gelebilirler. İran’da da benzer bir oluşuma gidebilirler. İran’ın demokratikleşmesi konusunu savunmamda geliştirmiştim. İran yönetimi ile çatışarak değil, uzlaşarak İran’da bir siyasi ağırlık sahibi olabilirler. İranlıların düşünce ve entelektüel gücü çok yüksektir. Ne KDP gibi uşaklasarak ne de Humeynileşerek olmalı. Irak için de demokratik siyaset merkezini daha önce söylemiştim. Orada üçüncü kuvvet olmalılar. Surçilerle, Bradost aşiretiyle ilişkilenmeli. KDP ve YNK’nin öldürdükleri kişiler halktır. Onlar demokratik birliğin içine alınmalı. Bunlar yönetici olabilir, hatta bu yönetimde başkan olabilirler. Afganistan’da nasıl yönetim oluşturulduysa burada da bunlardan oluşturulmalıdır. Yoksa Talabani ve Barzani kuyrukçusu olurlar. En az bir iki bakanlık yapabilecek kadar güç sahibi olmaları gerekir.
Ben oraya gidememiştim. Gitseydik, ya onlar ya biz olurduk. Fakat yine de demokratik siyasi oluşum PKK gibi değil, oranın çıkarlarına göre belirlenir. Irak’taki rejimle, Araplarla ilişki geliştirebilirler. Demokratik ittifaklara açık olsunlar. Bu önemlidir. Benim korkum, arkadaşların gerçeklerin halen farkında olmadıklarıdır. Bunun için de avlanma durumu yaşayabilirler.
(Devletin güvenlik birimlerinin 12 maddelik “PKK’ye ültimatom” biçiminde bugünkü gazetelere yansıyan bir rapor hazırladığı aktarıldı. Bu raporda PKK’nin ve diğer kurumların ardında bulunan Kürdistan kavramının çıkarılması, KNK’nin feshedilmesi, Medya TV’de haber ve hava durumundaki Kürdistan kavramı ve haritasının kullanılmaması, Karsaz gibi kurumların oluşumundan vazgeçilmesi, böylece ulusal temelde bir halk yaratma mantığından vazgeçilmesi, silahlı güçlerin teslim olması vb.)
Henüz bana böyle bir şey ulaşmadı. Bu bir ültimatom mu, demokratik çözüm önerisi midir? Bunu daha sonra değerlendiririz.
(Bu şartlar oluşursa demokratik süreçte sorunların kendiliğinden çözüleceği belirtiliyor.)
İhtiyatlı yaklaşmak gerekiyor. Demokratik çözüm yönünde böyle bir hazırlığın yapıldığı hissi veriliyor. Bir takım şeyler gizli yapılıyor. Avrupa Birliği ilişkilerinde de terör mü, değil mi tartışmaları gizli yapılıyor. Amerika ve Türkiye bunları yoğun tartışıyor. 12 maddede belirttikleri Kürdistan, isim değişikliği gibi şeyler yapılabilir. Teslim olmayı da herhalde şiddeti bırakma olarak belirtiyorlar.
(Türkiye’de üniversite öğrencilerinin Kürtçe eğitim talebini içeren başvuruları yoğun bir biçimde devam ediyor. Bu, giderek halkı da kapsayacak şekilde yaygınlaştırılıyor. Öğrencilerden 500’e yakın gözaltı oldu, tutuklananlar da oldu.)
Bu konuları devlet bize Kürtçe izin vermesinden ziyade, Kürtçe’nin bilimsel bir temelde mahallelerde, köylerde özel öğrenme evlerinin kurulmasıyla olması daha iyi olur. Edebi, kültürel çalışmalarla faaliyet yapılsın diyorum. Böyle çalışıyorlar, onlara karışmıyorum, ama yöntem yanlış. Alemdaroğlu’na dilekçe vererek olmaz. Kendi köylerinde, evlerinde yapabilirler. Dilimizi, tarihimizi okuma odalarıdır derler. Ben Kürt dilinin onbeşbin yıllık kökeninden bahsettim; sen bunu daha da derinleştirerek bunu alfabesi, sözlüğü ve grameriyle kanıtlayacaksın. Polis gelsin alsın, alfabeyi de yasaklarsa bu Türkiye‘yi bitirir. Bunları yapması kanuna aykırıdır. Hatta pek çok sözleşmeye imza atmıştır. Deniz Baykal bile “kendi kendilerine öğrenebilirler” diyor. Bu, özel imkanlarla yapılmalıdır. Türkiye bunu yasaklarsa adım atamaz. Biz bu imzalanan sözleşmelerin içini dolduruyoruz.
Bu insanlara bir şeyler öğretin dedim. İki yıldır da söylüyorum, 400 kişinin içeri girmesine gerek yok. 1., 2. ve 3. kuşak hakları nasıl kullanılmalıdır? Buna doğru çalışma yolları da denilebilir. Buna ilişkin broşür çıkarabilirdiniz. Bu konularda yazılar yazmalısınız. Gazetelerde, televizyonda bunlar yoğun ele alınmalı ve tartışılmalıdır.
(Kadın yapısının size kapsamlı bir mesaji var.)
Özetle aktarın. Birkaç şey de söylerseniz anlayabilirim.
(Savunmalarınız ışığında kadın gücü olarak büyük bir heyecanı, yoğunlaşmayı ve sorgulamayı yasadıkları, derinleşmek istediklerini, Savunmaların kadın eksenli ele alınışının ve uygarlık tarihini ilk defa bu kadar kapsamlı ele alınmasının kendilerine büyük özgüven ve iddia kazandırdığı, tartışmaları derinleştirdikleri aktarıldı.)
Savunmalarımı okumuşlar mı?
(En iyi değerlendirme yapanların başında bayan arkadaşlar geliyor. Televizyon programlarına katılıyorlar, oldukça derinlikli değerlendirmeler yapılıyor.)
Her alanda gelişiyorlar değil mi?
(Özgür Kadın akademisi kapsamlaştırılarak yürütülüyor. Konferans kararları kapsamında 15 kişilik erkek grubunun eğitime alındığını, akademi bünyesinde değişik alan ve çalışma sahalarından gelen kadın gücünün yoğun eğitime alınmakta olduğunu belirtiyorlar, ittifak ve ilişki geliştirme yaklaşımlarının olduğunu, kitleselleşmeyi hedeflediklerini, perspektifleriniz temelinde 8. Kongreyle kararlaştırılacak yeniden yapılanmaya güçlü katılım hazırlıkları yaptıklarını, Savunmalarınızın dönemin dilini ve temposunu yakalamak açısından yeterince somut olduğunu, buna layık olma sözünü yinelediklerini, eksik de olsa sivil toplum örgütlenmelerini yaratma adımlarının olduğunu, özlem ve selamlarını belirtiyorlar.)
Uzun bir mesaj göndermişler değil mi? Kaç sayfa?
(İki sayfa kadar, ancak zaman kısıtlı olduğundan tümünü aktaramadım.)
Onlara mesaj vereceğim. Kendi yapılarında erkeği eğitiyorlar, öyle mi? Derinleşme durumları gelişmiş galiba. Akademi çalışmalarının derinleştiğini belirtiyorlar, sivil toplum örgütlenmelerine ağırlık vermişler. Aslında Türkiye’de de Özgürlük Akademisi olabilir. Son dönemlerde herkes aşk şairi kesilmiş. Bu konulara kalem atmayan yazar kalmamış gibi. Bazıları bu süreci saptırmaya çalışıyor. Kadın olayının demokratik hamlesi çok saptırılıyor, aşk adı altında düşürülüyor. Bizim kadın hareketinin binlerce kadrosu var. Bunun önünü almak için aşk şairliği türetildi.
(Erkeklerin eğitimi üzerine) Erkek üzerine bu çalışmanın yapılması anlamlıdır. Birlik önemli, eski yapay ayrılıklar aşılmış mı?
(Daha önce ayrılanları tekrar göreve almışlar.)
Başkanları kimdir, öne çıkan kim? Kimler daha çok gelişiyor?
(Gülizar Tural, Mizgin Şen televizyon programlarına katıldılar, Savunmalar temelinde yoğunlaşmalarının olduğunu söyleyebiliriz.)
Avrupa’ya giden bayan arkadaş nasıl oldu?
(Göz hapsinde tutuluyor.)
Başkanlık Konseyi adına değil de sıradan biri olarak gidebilirdi. Savunmalarımı kendi problemlerine olduğu gibi uygulamalılar.
Savunmamın tarih, felsefe ve yöntem anlayışını kendi gerçekliklerine uyarlasınlar. Kadın tarihini yazsınlar. Savunmalarımda kadın boyutuyla büyük bir derinlik var. Savunmaları en iyi kadınlar değerlendiriyor. Kadın sorunu yalnız Kürt kadınında değil, Avrupa’da da var. Bu boyut evrenseldir. İnanna olgusu Kürdistan gerçekliğidir. Mitolojik yeri vardır. Kutsal kitapta yerlerini bulurlar. Size de okumanızı tavsiye ederim. İnanna kültürü Zagros’tan Mezopotamya’ya inmiştir. Kırk yıllık birikimimle bunları söylüyorum. On bin yıllık kadın egemenliği; tahılı bulan, öğüten, evi kuran, meyve ağaçlarını yetiştiren, evcilleştirme kadın emeğinin sonucudur.
Erkekler sağda solda isimsiz avcılar gibi tutuluyorlardı. Arkadaşlar arkeolojiye, mitolojiye ilişkin bol bol kitap okumalılar. Babil Marduk tanrısı erkek egemenliğinin ilk temsilcisidir. Babil kültürü daha sonra İbrahim yoluyla Yahudilere geçiyor. Kitabı Mukaddesi okumanızı tavsiye ediyorum. Burada kadının düşürülüşü çok ilginçtir. Babil destanındaki erkek egemenliğini de okuyabilirsiniz. Kadın 4. buzul çağının sona ermesiyle neolitik toplumun doğuşuna dayanır. Neolitik toplum birikimleri Sümere yansır. Eğitimlerini mitoloji, felsefe, bilim ve sanat tarihi alanında yapmalı, bu bilinçle günümüzde sivil toplum örgütlerini yaratmalılar.
Avrupa’da ne tür gelişmeler var?
(KNK kongresini yaptı. İ. Şerif Vanlı başkanlığa seçildi.)
Güney’e ilişkin belirttiklerim KNK bünyesinde gelişebilir.
(KDP ve YNK katılmadı, tabanlarında gelmek isteyenler olmuş, ama engellemişler.)
Bütün Kürt gruplarının katılımını sağlayacak -şubeleşme şeklinde de olabilir- bir örgütlenme yaratmalılar. Kültür, ekonomi alanında sendikalaşma ve dernekleşme yaratmalılar. Çok yönlü eğitim ve bilim faaliyetleri yürütmeliler. Türkiye’de oluşturmak istenen demokratik harekete de güç vermelidirler. Yüzeysel, dar, kendi içine büzülmüş Kürd’ü kabul etmiyoruz. Türk-Kürk ayırımı olmaksızın, Avrupa’da Kürt-Türk arkadaşların demokratik hareketi inşa etmek için demokratik bir çatı oluşturmaları gerekir. Taner gibi değil, Kürt-Türk birliğini esas almalılar, yoksa birer Tanercik olurlar.
Konseydekiler televizyona çıkıyorlar mı? Kimler daha çok çıkıyor? Cuma çıkıyor mu?
(Daha ziyade Özgür Politika’ya açıklamada bulunmuştu. Geçmişte Türkiye’nin ölümle yaşam arasındaki politikasının günümüzde size karşı uygulandığını, yaşam koşullarınızın daha da kötüleşmesi yönündeki politikadan vazgeçilmesini, koşullarınızın düzeltilmesini, size yönelik uygulamaların Kürt halkına karşı yapılmış sayılacağını, tahammül sınırlarının zorlanmaması gerektiğini, buna son verilmezse sürdürdüğümüz ateşkes kararını gözden geçireceklerini, meşru hakkımız olan silahlı savunma hakkını kullanacaklarını belirtiyor.)
(Gülerek) Duygusal davranmış. Başka duygusal olarak yaklaşanlar kimler? Fuat arkadaş da vardır sanırım. Galiba hepsinde duygusallık var.
Sivas cezaevinden de çok duygusal bir mektup almıştım. Oradaki arkadaşları ziyaret etmenizi istiyorum.
(Tabii, ziyaretlerine gidebilirim.)
Kadın yapısı ayrıntılı mektup yazmış. Onlara şunu söyleyebilirim: Size yüksek değer biçiyorum. Güzel, doğru bir yoldalar. Açılıp kendilerini egemen kılmalarını istiyorum. Soylu bir yoldasınız. Kendilerine güvensinler, kaygılanmaya, ne olacağız demeye gerek yok. Eski dünya anlayışlarını bitirsinler. Bana ilişkin çok güzel tanımlamaları var. Benim onlara bağlılığım şöyledir: Bu, benim beş bin yıllık kirli tarihe rağmen giderek daha iyi erkeğin kararttığı dünyaya karşı arınarak kendi gerçekliklerinizi yaratmanızı diliyorum. Bunu hem ana saygısı hem de aşka dair söyleyeceğim. Çünkü kadın, sürecin en büyük teminatı ve değeridir. Görünüşte herkes aşık oluyor, anasını seviyor görünüyor. Bunu ikiyüzlü buluyorum, benim için hiçbir önemi yok. “Seni çok seviyorum” diyor, hançeri vuruyor. Gazetelerden okuyorum, fotoğraflarını görüyorum, o kadar güzel insanlar aşk adına katliama uğratılıyor. Kadın katliamı, kültür katliamından, halk katliamından daha tehlikelidir. Kadında namus olmalı, ama bu bıçakla, öldürmekle olmaz. Böyle yaşanılmaz. Ben ahım şahım bir erkek değilim. Annem bana “sen aile reisi olamazsın” diyordu. Bu, benim umurumda değildi. Başka bir erkek olmam çok önemli. Erkeği öldürmek derken bunları belirtiyorum. Bu konuda cesaretli olmak en büyük cesarettir.
Kadın yaşamın, toprakların sahibi. Aşk adına kadının ruhu ve fiziğinin katliamını önlemeliyiz. Bir erkek olarak kendimdeki erkeği iyi öldürdüm. Bu, cesaretlerin en büyüğüdür. Türkiye’de kadın sorunu iyi bir noktaya geliyor. Örneğin Nazım Hikmet deniyor, küçümsemiyorum, ama kadın sorununu çok derinden ele almamıştır. Saygılıyım, ama yetmiyor. Reel sosyalizm bakışı egemen erkek bakışıdır. Eşitliği, özgürlüğü, saygıyı ifade etmez. Bunu ben yaptım. Bu eksikliğin giderilmesini önemli buluyorum. Aslında kadın konusunda bir roman yazmak istiyorum. Fırsat bulursam yazacağım. Onlarla en güçlü arkadaşlık olacak istemim de vardır.
(Hasan Cemal sizin bir roman yazmanızı önermişti. Ayrıca kendisi de bir kitap yazacakmış.)
Selamlarımı söyleyin, iyi bir demokrattır. Ona şunu söyleyin: Doğan Avcıoğlu’nun Türk halkına yapmak istediğini ben Kürt halkı için yaptım. Sahte aşk teorisyenlerini ciddiye almıyorum. Bu eksikliğin kapatılması gerekiyor. Reel sosyalizm bu söylediklerimi yapamadığı için çözüldü. En güzel dünyayı, en renkli dünyayı, barışı kadın yaratacaktır.
(Hasan Cemal ve M. Ali Birand’ın 11 Eylül sonrası silahlı şiddetin artık sonuç alıcı olamayacağını belirttikleri aktarıldı.)
Türkiye çok önemli bir yol ağzında. Birkaç mesaj vermek istiyordum. Taner Akçama da cevap vermek istiyorum.
(Kişiliğinize yönelik saldırı da var, cevap vermeniz yasaldır da.)
Doğru, aynı zamanda yasal bir hakkım. Cevabım şöyle: Türkiye’de Türk-Kürt demokratik aydın birliğinin oluşmasına yönelik bir provokasyondur. Bu provokasyona düşmemeleri için önemle bunları hatırlatıyorum. Bana eleştiriden ziyade küfür düzeyine varan sözler sarf etmiş, bu yüzden cevap hakkım doğmuştur. Onun durumunu daha iyi açıklığa kavuşturmak için şunları söylüyorum: 1975’de Taner Akçam’la ADYÖD’de beraberdik. Ben başkan, o yönetim kurulundaydı. 1976’da biz ayrıldık ve o AYÖD’ü kurdu. Haki Karer ve Kemal Pir bir gün geldiler ve bana “bu adam aşırı şoven, biz ayrı örgütlenelim” dediler. Haki Karer ve Kemal Pir adeta saldırıya uğradılar. İnkarcı yaklaştılar ve provokatif bir çaba içersine girdiler. Biz de ayrı bir örgütlenmeye gitmek durumunda kaldık. 1982’de anti faşist cepheyi provoke etti. Bunu Teslim Töre’ye de sorabilirsiniz, o dönemi biliyor. “APO beni o sıra öldürmek istedi” diyor. Hayır, benim onu hiçbir zaman öldürme amaçlı bir durumum olmadı. Tam tersine, bize yönelik bazı öldürmelerin, suikastların o cepheden geliştiğine dair şüphelerimiz var. Dev-Yolu çok açık bir şekilde tasfiye etti.
Geçmişe küfrediyor. Hatalar olabilir, MHP bile şehitlerine sahip çıkıyor. Şehitlere böyle saldırılmaz. Bunun bu insanlara saldırmaya hakkı yok. Türkiye solu buna göz yummamalı. Bu adamın ne idüğü belirsiz. Bir ayağı Amerika’da, bir ayağı Erivan’da. Kime, neye bağlı, belli değil. Demokratik hareketi tasfiye etti. Sol içindeki tasfiyeci ekibin en önemli ayağıdır, tehlikeli biridir. Solda demokratik birliğe gidilirken bu provokasyona gelinmemeli. Ayrılığa düşmeden yeni parti, yeni ittifaklar kurmaya, geçmişi doğru yorumlamaya, yeni bir parti çatısı altında birleşmeye çağırıyorum.
Irak’a yönelik demokratik siyasi oluşumu daha önce belirtmiştim, sanırım aktarmışsınız. Kuzey’deki güçlere de doğru sahip çıksınlar. HADEP kapatılabilir, önemli değil. Yeni oluşuma giderler. Bu konuda düşünceleri nedir, hazırlıkları var mı?
(DEHAP’la devam edebilirler.)
DEHAP’ın açılımı nedir?
(Demokratik Halk Partisi)
Halk yerine Hareket de olabilir. Demokratik Hareket Partisi olabilir. Sadece Kürtlerden oluşan değil, Kürt-Türk demokratik birliği temelinde yeniden örgütlenebilirler. Türkiye cephesinden Teslim Töre dışında katılım gösterebilecekler var mı?
(ÖDP’den ayrılan Kurtuluşçularla ortak çalışmalar için görüşülüyor.)
Onlar da olabilir. Daha da zenginleştirilebilir. Türkiye’nin demokratikleşmesini sağlayan bir siyasi organizasyon olmalıdır. Türkiye’de demokratik hareket birliğinin yeniden tartışılmasına benim adıma savunmalarımdan da yararlanarak bir bildiri biçiminde sunabilirsiniz.
Güney’e ilişkin, kadına ve Avrupa’ya ilişkin mesajlarımı verin, düzenler ve sunarsınız. 2002 mesajını da kısaca vermek istiyorum: Cuma’nın belirttiğine katılıyorum. 2002’de demokratikleşmenin önü açılmaz ve demokratik açılımlar gelişmezse, tümüyle hem Güney’den hem Kuzey’den saldırılar gelişirse, ateşkesi gözden geçirme ve aktif bir meşru savunma durumuna geçileceği açıktır.
Umarım bu duruma gelinmez. Devlet, demokratik açılımların önünü açık tutar, demokratik çözüm gelişirse, bu Türkiye’yi içte ve dışta büyütür. Ülke bütünlüğü ve devletin birliği, evrensel hukuk normlarının egemen olduğu, demokrasinin tutarlı uygulandığı, demokratik hukuk adımlarının atılacağı bir yıl olmasını diliyorum. Baskı, inkar ve imha gelişirse yeniden meşru savunma durumu gerçekleşecektir.
Neler getirdiniz?
(Medeniyetler Çatışması, Server Tanilli’nin Değişimin Diyalektiği, Kafkas Halklarının Tarihi, Baskın Oran’ın Türk Dış İlişkileri kitaplarını getirdik. Ayrıca pil de getirdik.)
Pil getirmeniz iyi olmuş. Başka bir şey getirmeyin. Selamlar.

İMRALI CEZAEVİ

ABDULLAH ÖCALAN


Warning: Undefined variable $meta_text in /home/abdullahocalan/public_html/wp-content/themes/xwe/content-single.php on line 53